Anne karnındaki yaşam sırasında en son gelişen duyu sistemi görmedir. Gebeliğin 25. Haftasından itibaren ise giderek artan bir şekilde ışık gibi görsel uyaranlara bebeğin güçlü yanıtlar verdiği gözlenmiştir. Göz kapağı hareketleri de yine bu dönemde başlar. Bebeğin göz kapakları 26. haftaya kadar kapalıdır. Gerçekte rahim içi mutlak karanlık değildir. Tıpkı sesleri geçirdiği gibi ışığı da geçirmektedir. Bu nedenle bebek gündüz ile geceyi rahatlıkla ayırt edebilir. Doğmamış bebeğe dışarıdaki ışığın sadece yüzde biri ulaşır. Ancak bu miktar doğmamış bebeğin renkleri algılaması ve belleğine kaydetmesi için yeterlidir. Özellikle kırmızı tonlar daha iyi algılanır. Eskiden sanıldığı gibi anne karnındaki bebek duyuları az gelişmiş bir canlı değildir. Aksine çok erken dönemlerden itibaren duyuları gelişmeye başlar ve çevresini tanıyarak hafızasında bilgileri depolar. Bu nedenle gerek ses, gerek ışık, gerekse dokunma gibi uyaranların bebeğe ölçülü olarak uygulanmasında fayda vardır.
Hertürlü kötülükten koruduğumuz ve hiçbir hastalığı yakıştıramadığımız çocuklarımızda da maalesef yetişkinlerde gördüğümüz pekçok göz hastalığını görebilmekteyiz. Bunlar katarakt, glokom (göz tansiyonu) , göz tembelliği, göz kapağı düşüklükleri, Prematüre Retinopatisi (ROP), Göz Tümörleri gibi çok ciddi olabildiği gibi enfeksiyon gibi basit hastalıklar da olabilir. Genelde göz kontrollerinde sıklıkla görülen miyopi, astigmatizma, hipermetropi gibi göz bozuklukları çocuk ve bebeklerde de sık olarak karşımıza çıkar.
Peki bu hastalıklar için risk faktörleri mevcut mudur? Sorusuna ise tabi ki evet olarak cevaplayabiliriz. Bunlar :Ailede kalıtsal göz hastalığı hikayesi, Hamilelikte ilaç kullanımı, Hamilelikte geçirilen ateşli bulaşıcı hastalıklar, prematüre doğum öyküsü, Küvez oksijen tedavisi hikayesi, Doğum şekli, Doğumdan sonra travma, kaza, düşme, Ateşli hastalık ve Havale öyküsü gibi durumlardır.
Normal bir gebeliğin ortalama uzunluğu yaklaşık 40 hafta (280 gün)dır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 36 haftadan erken doğumlar prematüre kabul edilmektedir.
Prematüre bebekler tam zamanında doğmuş bebeklere göre göz problemleri açısından daha fazla risk altındadır ve ne kadar erkense bu risk artmaktadır.
Göz dokuları 40 haftadan önce gelişimini tamamlamamıştır. Erken doğan bir bebekte özellikle küvez ve oksijen tedavisi alan bir bebekte periferik retina damar tabakası gelişimini tamamlayamadan durur ve gelişmemiş düzensiz damarlar oluşturur. Bu damarlar kanamaya meyilli damarlardır.
Prematüre retinopatisi retinanın normal dokusunun anormal kan damarları ve fibröz doku tarafından işgal edilmesine verilen isimdir. ROP retinada kötü yara iyileşmesi, retina dekolmanı ve sonunda kötü veya hiç görmemeye sebep olur. Bazı vakalarda tam körlük gelişir.
Tüm prematüre bebeklerin ROP riski vardır. Çok düşük doğum kilolu bebekler ek risk altındadır. Özellikle de bu bebekler hemen yüksek oksijen ortamına alınmak zorunda kaldıysa risk çok daha fazladır.
Tüm bebekler için göz muayenesinden geçmeleri şarttır. Ancak prematüre bebeklerde ise göz muayenesi bir zaruriyettir. Özel muayene yöntemleri ile retina muayenesi yapılmalıdır. Ve retinopati tespitinde lazer tedavileri gerekebilmektedir. Bu bebekler hayatları boyunca göz hastasıdır ve kontrolleri aksatılmadan yapılmalıdır.
Bebeklerde göz kayması çok önemli bir durumdur. Genelde görmeyen göz kayar. Bir gözün görmesinde özellikle erken çocukluk döneminde bozulma meydana gelirse genelde o gözde kayma oluşur. Bu durum bazen aileleri uyarması ve erken tedavi olanağı konusunda uyarıcı ve faydalı olabimektedir.
Özellikle bebeklik döneminde göz kaymasına neden olabilecek nedenlerin başında yüksek hipermetropi gelmektedir. Ve iki gözü birlikte odaklamayı başaramayan gözde kayma gelişir. Bu durum göz tembelliği ile neticelenir. Bazen kayma bir gözde olurken, bazı durumlarda her iki gözde de olabilmektedir. Genelde daha iyi gören göz tercih edilendir.
Yeni doğan kataraktları kayma oluşturmadan önce genelde verdiği beyaz refle sayesinde tanınabilir ancak tanı konulmadığında ileri dönemlerde kayma nedeni olabilmektedir.
Bir diğer konu göz arkası problemleridir. Bunlar içinde göz tümörleri önemli bir yer işgal etmektedir.Çocuklardaki göz tümörleri hızlı başlangıçlı olabilmekte ve gözde beyaz refleye neden olmaktadır. Özelikle fotoğraf çekimlerinde karşılaşılan göz bebeğindeki kırmızı refle normal iken, beyaz refle görülmesi anormal bir durum olarak kabul edilmektedir.
Bebeklerde kayma tedavilerinde ilk yapılacak olan sebebin tesbitidir. Öncelikle sebebi ortadan kaldırdığımızda sorun düzelebilmektedir ancak bebeklerde bu durum sıkıntılı bir sürece de neden olabilmektedir.
İlk 9 yaşa kadar göz hastalıkları açısından çocuğa yapılan yatırım çok önemlidir. Bu dönemde tedavi edilemeyen pek çok hastalık daha ileri yaşlarda tedavi edilemezken, işlevsel yetersizliklere neden olabilmektedir.
Ne zaman doktora başvurmalı bizim sık rastladığımız sorulardandır. Maalesef çocuklar ve bebekler az gördüklerini ifade edemezler çünkü farkında değildirler. Gözlerinde bir sorun olup olmadığı bir göz uzmanı tarafından muayene edilmeden farkedilemez ve geç tanı konulması tedavilerde gecikmeye ve göz tembelliğinden gözün kaybına kadar geniş bir alanda problemler yaratabilmektedir.
Erken tanı ve tedavi önemli çok önemlidir. İlk muayene doğumdan hemen sonra ilk 6 ay içinde yapılmalıdır. Bu dönemde olası bir konjenital katarakt, glokom, tümörler veya gelişimsel bozukluklar, gözyaşı kanal tıkanıklığı, şaşılık tanınabilir.
Yenidoğan bebekler ise bazen bu kanal tam oluşmadan doğarlar. Çoğunlukla tıkanıklık kanalın buruna açılması gereken noktadadır ve bu bölgede kanal ince bir zar ile kapalıdır. Yenidoğan bebeklerde bu durumla sıklıkla karşılaşılır. Çoğu bebekte doğumda bu olay farkedilemez. Sadece bazı yenidoğanda burun ile göz arasında, burun üzerinde bir yumuşak bir şişlik olarak gözlemlenebilir. Ancak çoğu bebek doğum anında normalken yaklaşık 2-4. Haftalarda gözde sürekli sulanma, çapaklanma ile kendini göstermeye başlar. Kese bölgesine basılmakla pürülan sıvı çıkışı görülebilir. Zamanla bu şikayetler artabilir ve genelde 1 yaşına kadar düzelen bir durumdur. İlk 1 yaş içine kanal rekanalize olursa ki bu % 90 gibi yüksek bir orandır; şikayetler tamamen geçer. Ancak 1 yaşından sonra kanalın kendiliğinden açılma ihtimali oldukça azalmıştır ve tıbbi yardıma ihtiyaç vardır.
Kanal tıkanıklığı olan yeni doğan bir bebek sahibi anne ve baba bize genelde şu şıkayetler ile gelirler:
‘’Doğumda hiç problem yoktu tamamen normaldi veya doğduktan sonra ki birkaç gün çapaklanma oldu ilaç kullandık geçmişti , hiç sorun kalmamıştı ancak yaklaşık 3.hafta – 1 aylıkken sulanmalar başladı. Artık sürekli çapaklanma oluşuyor. Sürekli temizlemek zorunda kalıyorum. İlaç kullanıyorum, geçer gibi oluyor ancak sonra tekrar başlıyor…’’
Çocuk 1 yaşına geldiğinde hala sulanma ve çapaklanma devam ediyorsa artık tıbbi müdahale düşünülmelidir. Özellikle 12- 18 ay arasında yapılacak basit bir girişim çok faydalı olacaktır. Bu sürede gerçekleştirilmeyen müdehalenin 2 yaşından sonraya geciktirilmesi fayda sağlamayacaktır. Bu nedenle kanal tıkanıklığı 1 yaşına kadar kendiliğinden düzelmemiş bir hastada mutlaka sondalama işlemi düşünülmelidir. Basınçlı lavaj sondalama öncesinde alt punktum kapatılarak üst punktumdan yapılır. Lavaj gerçekleşmediği takdirde sondalama işlemine geçilir. Her iki gözde de gözyaşı kanalları kontrol edildikten ve lavaj gerçekleştirildikten sonra işlem sonlandırılır. Genel anestezi ( maske anestezisi) altında yapılan bir işlem olup yaklaşık 5-10 dakika sürmektedir. Sonrasında hastaya göz için uygulayacağı antibiyotik damla ve burun içi kısmındaki tıkanıklık bölgesi için deniz suyu içeren burun spreyi verilmektedir. Eğer ilk uygulamada başarısız olunursa 2. bir sonda uygulaması daha yapılabilir.
Sondalama işlemi tecrübeli ellerde çok başarılı olan bir işlemdir. Ancak bazı durumlarda sondalama ile kanal açılır ancak kanalın iyileşmeye cevabı olarak tekrar kapanır, devam sağlanamaz. Bu durumda 2 yaş üzerindeki çocuklara silikon tüp uygulaması önerilmektedir. Tüp yaklaşık 2-6 ay yerinde bırakılır.
Tüm bu uygulamalar sonrasında başarı elde edilemeyen ve tıkanıklığın kemik düzeyinde olduğu olgularda daha kapsamlı bir cerrahi işlem olan dakriosistorinostomi düşünülmelidir. Bu operasyon için çocuğun yüz kemik yapısının geliştiği yaşlar seçilmelidir. Bu ameliyat zamanlanması semptomların şiddeti, hastanın ailenin sıkıntıları, enfeksiyon durumlarına göre karar verilmelidir.
Gelişen teknoloji sayesinde artık 1 aylık bir bebekte dahi astigmat varlığı, gizli şaşılık (mikrotropya) , yüksek hipermetropiler ve göz tembelliği yaratabilecek pekçok sorun kolay bir şekilde tanınabiliyor. Gelişmiş cihazlar sayesinde bebek ve küçük çocuklara korkutmadan belli uzaklıktan ölçümler yapabiliyoruz. Böylece çocuğu muayeneden korkutmadan, muayene olduğunu bile anlamadan tedavilerini gerçekleştirebiliyoruz.
Genellikle önerimiz bebek ve çocuklarda yıllık göz kontrolünden geçmektir. Ancak hastalık tanısı konmamış ve yıllık kontrole getirilmeyen çocuklarda ilk kontrolü 1 yaşına kadar yaptırdıktan sonra 2. Kontrol için uygun yaş 3 yaştır. Bu yaşta çocuğumuz artık bizimle iletişim kurmaya başlar, gösterdiğimiz hayvan resimlerine tepkiler verir ve görme yüzdesi belirlenebilir. Bu dönem bizim sıklıkla göz tembelliği rastladığımız ve tedavisini en iyi uygulayabildiğimiz bir dönemdir. Ağaç yaşken eğilir sözünün göz hastalıklarına çok güzel oturduğu bir dönemdir. Çünkü daha geç yaşlarda karşılaştığımız göz tembelliklerinin tedavileri daha zordur, tedavi yaşı ne kadar geç ise başarı o kadar düşüktür.
3. muayene zamanı ise hemen okul öncesi dönemdir. Bu dönemde karşılaşılan göz rahatsızlıkları çocukların görmelerini oldukça çok etkiler. Okul çağı çocuklarında ders başarısında düşüklük, çabuk sıkılma, derslere ilgisizlik, dikkat dağınıklığı, tik oluşturma gibi durumlar sıklıkla göz bozukluğu ile alakalıdır.
Sonuç olarak bir problem sorun olduğunu düşünmesek bile çocuklarımızı yılda bir kere göz hastalıkları uzmanı tarafından muayene ettirmeliyiz. En uygun zaman okul döneminin başladığı aylardır. Çocuklar az gördüklerinin farkında değildirler ve doğru zamanda yapılmayan tedaviler göz kayıplarına neden olabilmektedir.
Çocuklarımızın gözleri geleceğimizin garantisidir.